27 Aralık 2013 Cuma

Erotik Film izlemenin yeni adresi

Holywood'un cinsellik anlayışına alıştım hangi sahnelerde cinselliğin gireceği ne derece olacağını çoğalış filmin gidişatından görebiliyorum ancak avrupa sinemasının cinselliğe bakış açısına alışamadım sırf bu sebeple avrupa sinemasını takip etmiyorum . . Holywood'ta her an için bir derece sansür vardır ve bu oldukça hoşuma giden bir özellik ama avrupa sinemasının örneklerinde hudut tanımayan bir cinsellik anlayışı var . . Avrupa sinemasının cinsellik anlayışına yönelik 2 insan sevişicekse mutlaka cinsel organlar en ince ayrıntısına civarında gösterilir buda direk olarak benim gözümde filmi porno katagorisine yerleştirir . . En son avrupa'dan sevgili kuzeydebiryer arkadışımın sitedeki tavsiyesiyle Just Another Love Story isimli filmi seyrettim aynı dediğim biçimde sevişme sahnesi geldi hop başroldeki kadın oyuncunun cinsel organına mikroskopta hücre inceler buna benzer zoom yapılmış . . Ne gereği var ne sebeple yapılmış hala daha anlamıyorum ama beni huzursuz ettiğini kolay bir şekilde söyliyebilirim . . Bu durumda rahatça söyliyebilirimki holywood'un cinselliği yansıtma şeklini avrupa sinemasındada görmek isterim . . Sizce Holywood'un cinsellik anlayışına alıştım hangi sahnelerde cinselliğin gireceği ne derece olacağını çoğalış filmin gidişatından görebiliyorum ancak avrupa sinemasının cinselliğe bakış açısına alışamadım sırf bu sebeple avrupa sinemasını takip etmiyorum . . Holywood'ta her an için bir derece sansür vardır ve bu oldukça hoşuma giden bir özellik ama avrupa sinemasının örneklerinde hudut tanımayan bir cinsellik anlayışı var . . Avrupa sinemasının cinsellik anlayışına yönelik 2 insan sevişicekse mutlaka cinsel organlar en ince ayrıntısına civarında gösterilir buda direk olarak benim gözümde filmi porno katagorisine yerleştirir . . En son avrupa'dan sevgili kuzeydebiryer arkadışımın sitedeki tavsiyesiyle Just Another Love Story isimli filmi seyrettim aynı dediğim biçimde sevişme sahnesi geldi hop başroldeki kadın oyuncunun cinsel organına mikroskopta hücre inceler buna benzer zoom yapılmış . . Ne gereği var ne sebeple yapılmış hala daha anlamıyorum ama beni huzursuz ettiğini kolay bir şekilde söyliyebilirim . . Bu durumda rahatça söyliyebilirimki holywood'un cinselliği yansıtma şeklini avrupa sinemasındada görmek isterim . erotik film izle

14 Aralık 2013 Cumartesi

Full hd porno izle

raştırmaya göre kadınlar da erkekler de çoğalış daha az cinsellik arıyor. Bunun sebebi sık sık porno içerikli dergi ve kanalların kullanılması.. 2 Cosmopolitan dergisi İngiltere'de seks hayatını araştıran bir inceleme yaptı. 18-34 yaş arası erkeklerin yüzde 70'inin ayda asgari bir kere pornoyu kullandığı meydana çıktı. Pornonun kullanılışı kadın ve erkeklerde epeyce yaygın çıktı. 68 önde gelen seks ve ilişki uzmanına soru soran dergi, günümüz ilişkilerinde pornonun negatif sonuçlarını gözler önüne serdi. Uzmanların yüzde 58'i pornonun ilişkilere negatif tesir yaptığına inanıyor. Yüzde 90'ı pornoya ilişkili olarak son zamanlarda ilişkilerdeki sıkıntılar arttı. Şimdi pornoya ulaşmanın çok pratik olduğunu belirten uzmanlar , "seks çoğalış daha az arzulanan bir şey oldu, çoğalış insanlar porno bağımlısı" yorumunu yaptı. Uzmanlar bundan dolayı cinsel problemlerde artış olduğuna vurgu yaptı. Uzmanların yüzde 94'ü porno bağımlılığına dayanan problemlerde artış olduğunu bildiriyor ve yüzde 63'ü pornonun, erkeğin partnerinden beklentisini artırdığına inanıyor. İlişkilerde pornonun saat ayarlı bombaya benzediğini söyleyen uzmanlar , "Porno yatak odasında erkek ve kadının birbirinin güvenini ezmesine üst kısmına oluşturulmuş " dedi. Porno takip eden erkeklerin büyük çoğunluğunun performansları konusunda kuşkuya düştüğünü beliten uzmanlar , pornonun kadınları da bizzat vücutlarına karşı güvensiz yaptığına dikkat çekti. Psikoseksüel terapist Karen Lobb-Rossini "Çoğu genç insan ( erkek ve kadın ) kışkırtıcı porno tarafından öğreniyor. Bu da insanın bizzat vücudu ve performansı konusunda yıkıcı tesir yapıyor" dedi.porno izlemek isterseniz hemen linki tıklayın.

29 Kasım 2013 Cuma

FİLM SİTELERİNİN İNSANLARA ETK��Sİ

Elbette birçok insan amaçlı film izleFilm izlemek amaçlı sinemaları tercih etmektedir. Ancak gere günlük yaşamın zorlaşması ve kişilerin daha çok çalışmak zorunda kalması gerekse kendilerine gün ayıramamaları kişilerin diledikleri filmleri sinemada izleme fırsatını ortadan kaldırmıştır. Eskiden insanlar istedikleri filmleri kaçırdıklarında onların televizyonda yayınlanmasını beklemek zorunda kalırlardı. Zamanla gelişen teknoloji insanlara vcd ve dvd diye 2 değişik alternatif sunmuş ancak her filmi satın almak da mühim bir ekonomik külfet haline gelmiştir. İstedikleri filmleri televizyonda izleyen insanlar ise aynı tadı alamamaya başlamışlardır. Yayım kuralları icabı bir takım sahnelerin kesilmesi ve sansürlenmesi vatandaşları sıkmaya başlamıştır. Ancak insanlar internet ile bir arada film siteleri ile tanışmışlardır. Bu sitelerde istedikleri filmleri hem ücretsiz hem de sansürsüz bir biçimde izlemeye başlamışlardır. Bununla bir arada Hd film izleme fırsatıyla bir arada filmlerden alınan zevk de her geçen gün artmaya başlamıştır. Full hd film izleme seçeneğini insanlara sunan siteler diğerlerinden daha çok alaka görmeye başlamıştır. Bu sitelerden bir tanesi de full hd film izle adresidir.

28 Kasım 2013 Perşembe

Kick-Ass 2 Film İncelemesi

Kick-Ass ile ilgili detaylı bir eleştiriyi zamanında yazmıştım. Hikayemiz ilk Kick-Ass'in kaldığı yerden aynen devam etmektedir . Dave (Kick-Ass) ve Mindy (Hit-Girl), D'amico'nun çetesini tarumar etmiş, bu sayede sokaklarda suçla savaşan "gerçek süperkahramanlar" ekolünün öncüsü olmuşlardır. Geceleri suçla savaşan ikilimiz, gündüzleri ise ergen hayatlarına ahenk sağlamaya çabalamaktadırlar. Dave, geliştirdiği tapılası karın kaslarına nazaran okulun en ezik çocuğu olmayı gene başarmış, Mindy de hafif asosyal bir genç kız olmuştur. Bunun yanında geçtiğimiz filmin Red Mist'i Chris, babasının intikamını almaya hüküm vermiş ve Mother Fucker ismiyle harika kötülüğe el atmıştır. Filmimiz büyük oranda Mother Fucker ile şehrin kostümlü kahramanları arasındaki savaşı konu alır. Daha doğrusu bu iddiayla biraz aksiyon biraz gençlik komedisi gibi bir şeyler pişirip önümüze sunar ve biz seyircilere bir buçuk saatlik bir kabir azabı bahşeder. Kick-Ass 2'ye iyi bir uyarlama olmadığı için kızmıyorum. İlk Kick-Ass filmi orijinal seriye ne gibi sadıksa bu ikincisi de öylesine sadık. Mark Millar'ın orijinal serisi, süperkahraman olmaya heveslenen Dave'i bazen gerçek dünyaya dönmeye çağıran bazense Hit-Girl gibi bir karakterle bu gerçeklik çağrısını kendisinin kendine infilak ettiren ilginç bir hikaye idi. İkinci seri (ve ara hikaye sayabileceğimiz Hit-Girl serisi), kostümlü kahramanlığı sorgulama olayını kesip sürükleyici bir serüven sunmayı hedefliyor, bunu da iyi başarıysilahlı kuvvetler. Elbette bu başarının arkasında ise serinin baharatı sayacağım, okuru sayfa çevirmeye ürküten bir şiddet ve psikopatlık güzellemesinin olduğunu ifade etmek sebep . Kick-Ass filmleri ise serinin şiddetinden bir tutam, kostümlerinden bolca tutam alıp kendisinin romantik komedisini yapma derdinde çalışmalar. İlk film her şeye nazaran fena bir iş çıkarmamıştı ama o tek sefer tutacak bir şeydi, aynı formülle 2. filmi inşa etmek yalnızca zorlama oldu . Kick Ass 2 8Şimdi içimdeki Kick-Ass fanını susturup filmin neden bir film olarak beğenmediğimi açıklamaya çalışacağım (yoksa seride halen on iki yaşında olan Hit-Girl'ü Dave'e sevdalı bir on beşlik yapmaları bile ağlamam için yeteri gibi ). Kick-Ass 2'de heyecan uyandıran tek bir karakter yok. İlk filmin cazibesi nereden çıktığını anlamadığımız Hit-Girl'ün üzerinden yürüyordu ve onu tanımaya çalışmak bile başlı başına bir deneyimdi. Şuanda ise zaten ilk filmin başat gizem öğesi çözülmüş durumda , Hit-Girl'ün bizde karakter bazında yarattığı hiçbir enteresanlık yok. Hele bu ölüm makinesini lisede gösterişli kızların arasına atmak yalnızca filmi vasat bir durum komedisi olmaya sürüklüyor. Karakterler esrarengiz ya da derinlikli olmayınca filmin ortalarında Jim Carrey'in canlandırdığı Colonel Stars'ın başına gelenler de bizi çok heyecanlandırmıyor. Aynı ilk filmde Big Daddy'nin ölümü sırasında yaratılmak istenen duygusal yoğunluğa çabalanmış, müzikler şaha kalkmış ama ne yazık ki olmuyor. İlerleyen kısımlarda Dave'in babasının başına gelenler de şaşılası bir senarist toyluğuyla resmen unutuluyor. İsteyen spoiler diyebilir ama babasının hapishanede belindeki kemer ile boğularak öldürüldüğünü cep telefonuna iştirak eden resimle öğrenen bir genç halen gençlik dizilerinden fırlama bir tavırla etrafta dolaşmaz. Dolaşırsa da aklıselim hiçbir seyirci bu hikayeye inanmaz. Kimseden çizgiromanda aşama aşama gelişen karamsarlığı ekrana taşımasını beklemiyorum ama bana ilkokul piyesi kalitesinden de öte bir şeyler sunun, değil mi? Filmin bana yaptığı tek güzel sürpriz John Leguizamo'ya ufak bir rol verilmesi idi. Onu da gene hikayeye çok hizmet etmeyen bir infaz sahnesiyle kısa tutmayı başardılar. İşin acı tarafı Kick-Ass 2 , çizgiromanda geçtiğimiz bazı konulara değinmeden geçip gidebilecekken inatla çizgiromanın hayranlarının zorluyor. Colonel'in köpeği ya da Mother Fucker'ın düzenlediği toplu tecavüz, kimsenin talebi yokken masaya yatırılıyor, sonra da film kendince bir otosansür yaratıp konuyu kapatıyor. Seriyi okuyanlar nasıl bir basiretsizlik örneğinin ekranda vuku bulduğunu anlayacaklardır. Biz hayranların sahiden böyle bir talebi yok. Şayet kitabın çok vahşi kısımlarını gösterecekseniz gösterin, göstermeyecekseniz de hiç açmayın o konuyu. Karakterler ve senaryonun yavanlığını toparlayacak tek şey aksiyon sahneleri bulunabilir . Ne yazık ki Kick-Ass 2 bu konuda da sınıfta kalıyor. Koreografiler başarısız ve hantal. Yalnızca filmin sonlarına doğru gerçekleşen mezarlık çıkışı dövüşü biraz işleri toparlıyor. İlk filmde Hit-Girl'ün mafya ile çatıştığı son sahneyi ağlayarak arayacaksınız. O filmde hasmıyla kedi mouse oyunu oynayan sinsi Hit-Girl dövüşleri Kick-Ass 2'de yok ne yazık ki. Amerika'da filmin vahşet tonunun temel tartışma konusu olmasını ise inanın anlayamadım. Ben sonlara gibi PG-13 bir aksiyon seyrettiğime gayet emindim (son dövüş sayesinde filmde şiddet olduğunu "hatırlamış" oldum). Herhangi bir Michael Bay filminde daha çok yüksek dozda vahşetle karşı karşıya olduğumuza eminim. Kick-Ass 2'nin trajedisi, çok sağlam bir grindhouse sineması olabilecek bir malzemenin günü kurtarmalık bir gençlik aksiyonu olarak kalmakla yetinmesi. Bu filme verilecek zamanı orijinal çizgiromana verirseniz çok daha karlı çıkarsınız. Ne var ki ille de film seyredeceğim diyorsanız hakkınızı 2010 yılında James Gunn'ın çektiği, gişede batan ve Kick-Ass'e benzerliğinden nazaran sert eleştiriler alan ancak bu filmden çok ama çok daha iyi olan Super'den yana kullanın. Kesinlikle Kick-Ass 2'den daha iyi bir seçim anı olacaktır.

Cennetten Kovulmak 2013 Film İncelemesi

Verdikleri röportajlarda, Türklere ve Kürtlere eşit mesafede durduklarını söyleyen Cennetten Kovulmak ekibi, tek taraflı bir bakış açısı sergilemeyerek, denge kurmaya çalıştıklarını iddia ediyorlar. Peki, gerçekten öyle mi? Baştan söylemeliyim; siyaseten bir Kürt karşıtlığı asla beslemedim. Kimi vatandaşlar gibi yaratılanı, yaratandan ötürü severim deyip, yeri geldiğinde ayrımcılığın dik alasını yapan biri de hiç olmadım. Aslında Cennetten Kovulmak üzerine bir şeyler yazmayı düşünmüyordum. Ta ki, Altın Portakal'da yöneten Ferit Karahan, oyuncu Gülistan Acet, Aziz Çapkurt ve dünya tatlısı Rojin Tekin'le konuşana kadar… Orada anlatılanlar, film üzerine tekrar düşünmeme yol açtı ve işin mesaj kısmında ciddi bir sıkıntı olduğunu fark ettim. Çünkü filmi izledikten sonraki görüşüm, özünde Kürt tarafının acılarını anlatan ama Türk tarafına da değiniyormuş gibi yapan bir filmdi. Bana göre tek taraflı bir bakış açısı sergileniyordu; konusunu, hikayesini ve kurgusunu sevmeme nazaran , bu yaklaşımı sebebinden eleştirdiğim bir film olmuştu. Filmin iki tarafa da dengeli yaklaştığı, slogan atmadığı, mesaj vermediği ve sırf bu sebeple karakterlerin özellikle mücadelenin içinden seçilmediği iddiası, bana göre çok pek çelişki barındırıyor. Çünkü bir kere, karakterler iddia edildiği gibi mücadelenin dışından değiller. Filmin en en başında , böyle bir duruş sergileniyor; Yumuşak karakteri Kürt hareketine katılmayı istemiyor ama sonunda mücadele vermeye katılıyor. Buna cevap söylenenler ise, ortada bir acının olduğu, ne olursa olsun buna kayıtsız kalınamayacağı ve istemeden de olsa mücadele vermeye dahil olunacağı üzerine… Bu noktada; şayet hareketin dışından, sıradan bir karakter yaratıp filmin sonunda ona mücadele vermeye katılmaktan başka bir şans bırakmazsanız, filmden mecburen elde edeceğimiz tek çıkarım "mücadele kaçınılmazdır" olacaktır. Ve bu çıkarımın kaçınılmaz olarak seyirciye dayatılması, söz konusu barışçıl ve tarafsız bir söylemin çok uzağına düşüyor üzgünüm . İkincisi, her iki tarafa da dengeli yaklaşım mevzusu… Tamam, çok gerçek bir çıkış noktası, hatta takdire şayan. Filmde Kürtler, yaratılan Emine gibi karakterlerle eziliyor, hor görülüyor, Türk öğretmen gibi düşünenler sebebinden ana dilini dahi konuşamıyor, öldürülüyor, insan yerine konmuyor; Türkler ise "üst tabakayı" oluşturdukları için yalnızca çocukları ölüyor, başka da bir acı çekmiyorlar ve böylelikle denge kurulmuş oldu . Denebilir ki bunlar esasen yok mu? Elbette var. Türk devletinin Kürtlere yaptıklarını, ölülerinin kemiklerini dahi bulamayan anneleri, beyaz Torosları kimse unutmadı bu ülkede. Ama filmin en başında bir Türk ailenin acısına değinip, akabinde filmin tamamı Kürt acılarına, ezilmişliğine ayrılırsa, o denge kurulmuş olmaz. Hele ki Türkler zengin, eğitimli; Kürtler fakir, eğitimsiz, inşaatlarda çalışan biçare vatandaşlar diyerek… Emine karakteri haydi, inandırıcı olmasa da sonuna gerçek hatasını anlıyor; peki o Türk öğretmen nedir? Üstüne üstlük, defalarca Kürtçe konuşturmuyorlar cümlesini işittik. Tekrar söylüyorum, anlatılanlar gerçek olabilmektedir ve tek taraflı bir bakış açısıyla da anlatılabilir; anlaşılabilir bir durumdur bu. Hatta bana kalırsa Cennetten Kovulmak, her iki tarafa yakın duruyoruz cümlesiyle yola çıkmak yerine , tek taşına Kürt acılarını anlatıyoruz söylemi ile yola çıksa daha samimi bir film olabilirdi. Ne var ki filmin, her iki tarafa eşit mesafelerde başlayıp ağırlık merkezini bir tarafın lehine kaydırması, ne yazık ki yönetmenin söylemleri ile çelişik bir vaziyet ortaya çıkarıyor ve bizi bir kere daha mesaj konusunda düşünmeye sevk ediyor… Cennetten Kovulmak'ın, Altın Portakal'da Ramin Matin'in Kusursuzlarıyla beraber aynı derecede kabul edilerek En İyi Film seçilmesini de, açıkçası bu söylemlerden başka bir şeye bağlayamıyorum. Şu da var ki; hikayesi, oyunculukları - Ezgi Asaroğlu hariç- ve kurgusu ile iyi bir ilk film Cennetten Kovulmak. Şayet o civarı ödüllendirilmek isteniyorsa, Mavi Dalga'ya verilen ilk film hediyeyi Cennetten Kovulmak'a verilebilirdi. Ama ne yazık ki, en güzel film için artık yeterli değil. Bunun yakınında , Rojin Tekin'in ve Gülistan Acet'in performanslarının muazzam olduğunu da belirtmeden geçemeyeceğim. Aldıkları ödülleri sonuna civarı hak ettiler. Kısacası, Cennetten Kovulmak'ın, sinemasal açıdan kötü bir film olmadığını, hatta Kısa Film gibi yine Kürt sinemasından iştirak eden örnekleri görünce iyi bir ilk film olduğunu düşünüyorum. Samimiyetsiz bulduğum nokta, mesaj kısmı. Çok açık bir biçimde verilen "silahlı" mücadelenin kaçınılmaz olduğu alt metniyle, dürüst bir üslup takınıldığını düşünmüyorum. Ama Ferit Karahan'ın filmi için söylediği "benim için çok ciddi bir keşifti" söylemine inanıyor; sonraki filmlerinde daha farklı bir yaklaşım sergileyeceğini düşünüyorum.

The Conjuring Korku Seansı 2013 Film İncelemesi

Taşınmadan önce sorun; ölmüş komşularınız kim! Çocukluğu video furyasına denk gelen herkes gibi ben de bir video kiralamacıya girdiğim zaman soluğu korku filmlerinin olduğu kısımda alırdım. Çünkü korku filmlerini sinemada görmemize izin verilmez, bu türün örnekleri TV'de de (TRT) pek karşımıza çıkmazdı. O zamandan beri en iyisi temam daima "tekinsiz evler" oldu. Bu tema asıl iyi örneklerini, The Shining, The Changeling, Poltergeist gibi filmlerle 80'ler sineması çağında verse de son birden birçok yıldır yeniden revaçta… Saw / Testere filmiyle uluslararası şöhreti yakalayan ve ardından gelen Dead Silence, Death Sentence gibi filmlerle yeni kuvvet sinemasının mühim temsilcilerinden biri haline gelen yöneten James Wan, bir önceki filmi Insidious ile ilk kez bir "tekinsiz ev" hikayesi çekmiş ve sanırım bundan hoşlanmış olmalı ki, yeni filmi de benzer bir hikayeyi aktarıyor. Aslına bakarsanız, Insidious çok potansiyeli olan bir korku filmiydi ve Poltergeist'tan açık esinlenmeler taşıyordu ancak PG-13 sınırlamaları içinde kaldığından tür meraklıları için TV'de yayınlanan herhangi bir Twilight Zone bölümünden ek olarak ilginç olamadı. (Yatacak yerin yok MPAA) James Wan, The Conjuring'i çekerken bu kez şiddete meyletmekten kaçınmamış. 'R' sertifikası ile sınıflandırılan film pek birçok sekansta korku filmi meraklılarının istediğini vermeyi başarıyor. Peki, bir korku filmi düşkünü ne ister? Bu filmler bizim gibiler için bir meydan okumadan ibaret. Yöneten bütün hünerlerini ve hikaye anlatıcılığını göstererek bizi korkutmaya, biz ise korkmamaya çalışıyoruz. Yani, ne kadar korkunç, o kadar iyi! The Conjuring bu etkiyi sağlamak tarafından son yılların en başarılı filmlerinden biri… Dürüstçe itiraf edeyim; Stir of Echoes'dan beri hiçbir filmden bu kadar korkmadım! Tabii bizim ilgimizi çeken gerçeğin ne olduğu değil, kurmacanın ne kadar iyi olduğu… Belli ki, James Wan ürkünç bir film çekmeye çalışmış ve bunu başarmış. The Conjuring yeni nesil korku filmi meraklıları için doğru bir ödül, asla ıskalanmaması lazım gelen bir film. Geçtiğimiz aylarda gösterilen "en korkunç film" olarak lanse edilen Evil Dead yeniden çevriminden birçok ek olarak iyi ve bunu yaparken her tarafı kan içinde bırakmıyor. Bitiminde birileri, film seyreden vatandaşları korkutmak için etrafa saçılan kollardan, bacaklardan ve kafalardan ek olarak fazlasının gerek olan olduğunu, mühim olanın iyi bir hikayede atmosfer sağlamak olduğunu fark etti. Bu bağlamda da El Orfanato'dan beri en başarılı faaliyet The Conjuring olsa gerek. Filmin ön adı olan "Warren Dosyaları" etiketinden anladığım doğruysa, The Conjuring sinemada veya TV'de seriye dönüşecek. Warren'lar pek birçok lanetli olaya el atmışlar ve asgari 10 filmlik bir serinin malzemesi hazırlıklı gibi yaşanıyor . Umarım olur , merakla bekliyorum. Not: Kritiği yazdıktan kısa süre sonra James Wan artık korku filmi çekmek istemediğini, diğer filmlerle ilgileneceğini açıkladı . Tekrardan de The Conjuring devamı filmleri üzerine umudumu koruyorum, diğer yönetmenlerle de olur , malzeme sağlam.

26 Kasım 2013 Salı

Nasa Arama Motorlarını Nasıl Kontrol Ediyor

Güvenlik ve yenilikçilik anlamında önderlik yapan ABD'nin öncü internet firmaları Google ve Yahoo, klasik bir hack hilesiyle alt edildi. Bir servise normal yoldan girilemiyorsa denenen ilk yol arka kapılar oluyor . Sunucularını türlü tür saldırılara ve açıklara karşı korumak için milyonlarca dolar harcayan ikilinin tüm olanakları kapaması imkansız . Bunu ispat edense ABD'deki NSA Ulusal Güvenlik Ajansı oldu. Nasa Arama Motorlarını Nasıl Kontrol Etmekte ABD'nin elektronik ajanlık yapan gözü NSA, Google ve Yahoo'nun bilgi akışını ele geçirmek için basit bir yöntem uyguladı. Her 2 dev firmanın kendi hatları olsa da dünya genelindeki bilgi merkezlerini birbirine bağlayan çok yüksek kapasiteli fiber hatların sahibi değiller. Bunun için Verizon ve Level 3 Communications gibi firmalardan altyapı kiralamak zorundalar. Bu altyapı firmalarından biri zayıf halka olarak ortaya çıktı ve 2 devin bilgi akışını ulaşılabilir duruma getirdi. New York Times'a konuşan kaynaklara göre Level 3 Communications'a ait fiber optik hatlara dinleyici yerleştiren NSA böylece en gelişmiş güvenlik önlemlerini aşmayı başardı . Ortadaki adam olarak tanınan bu hack yöntemi ajans için yeni değil. Ek Olarak önceden benzer şekilde telefon ve telgraf hatlarını dinliyorlardı. Level 3 Communications yorum yapmak istemiyor ama ülke içerisinde bulunan yasalara uymak zorunda olduklarını kabul etmekte . Özel firmalar taleplere boyun eğmezse lisans almaları zorlaşıyor ya da engellenebiliyor.